Anasayfa İletişim K.D.HİZBULLAH Konuk Defteri Ankete Katıl

ANA MENÜ

HS İLMİYE

SON DAKİKA

EŞREFTEN ESFELE

VAN ŞEHİDLERİ

ŞEHİDLER ALBÜMÜ

SİTE ANKETİ

K.D.HİZBULLAH

AZİZ ŞEHİDLER

SON DAKİKA

TAKVİM

HÜSEYNİ SEVDA


Zillet Bizden Uzaktir | Hizbullah | Hüseyni Sevdam - Haberler | Hizbullahi Hareketin Şehidleri

ummet genelinde islami hakim kilma arayislari

ÜMMET GENELİNDE İSLAMI YENİDEN HAKİM KILMA ARAYIŞLARI


Tarihi süreç içinde İslami hakimiyetin ve Ümmetin vahdetinin sembolü olacak, bütün Müslümanları bağlayıcı ve kuşatıcı tek bir İslami siyasi otoritenin kalmaması sonucu, ümmet coğrafyasının bir çok yerinde, yeniden Müslümanların vahdetini tesis etme ve İslamı hayata hakim kılma arayışları başladı. Bu arayışlar neticesinde, ümmet coğrafyasının değişik parçaları üzerinde, eş zamanlı veya farklı zaman kesitlerinde, değişik isimlerle bir çok İslami cemaat, hareket ve oluşum ortaya çıktı. Aynı temel inanç ve düşünceleri paylaşan, ortak amaç ve hedeflere sahip olan bu hareketlerin benzerlikleri yanında, toplumsal, kültürel ve coğrafik özel şartlardan veya tabi oldukları mezhep ve İslami yorum farklılığından kaynaklanan görüş, anlayış, bakış, yöntem ve davet uslubü gibi bir çok hususta bazı ayrılık ve farklılıkları da olmuştur. Bu farklılıklar, günümüzde varolan ve etkin bir şekilde faaliyet yürüten İslami hareketler için de söz konusudur. Bu, İslam ümmetinin bir gerçeği olup, derinlemesine bir inceleme ve araştırma yapılmadan, sadece yüzeysel bir bakış dahi bu gerçeği gözler önüne sermektedir.

İslam tarihinin her döneminde, farklı mezhep, içtihat ve ekoller varolmuştur. Bu durum bugün de geçerli olup, geçmişte nasıl normal karşılanmışsa, bugün de normal karşılanmaktadır. Bu, İslam’ın her dönemde Müslümanların ihtiyaçlarına cevap olabilecek ve sorunlarına çözüm getirebilecek zenginlikte evrensel ve kamil bir din olduğunu göstermektedir. Çünkü, kıyamete kadar farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar, karşılaşacakları bütün sorunlarına İslam’ın temel ilkelerine bağlı kalarak İslam müçtehitlerinin yapacakları içtihatlar sayesinde çözüm bulabileceklerdir. İslam’ın bu özelliği ve Müslümanların tarihten devraldıkları bu miras nedeniyle, günümüzde de farklı coğrafyalarda yaşayan Müslümanlar arasında mezhep ve içtihat farklılıkları süregelmektedir. Bu durumla bağlantılı olarak, aynı inanç, düşünce ve hedef uğruna aynı coğrafyada veya farklı coğrafyalarda ortaya çıkan ve İslami mücadele veren birçok İslami hareketin varlığı ve bu hareketlerin farklı görüş, yorum, algılama, yöntem ve uygulamalara sahip olmaları da günümüz Müslümanlarının bir gerçeğidir.

Ancak, genelde Müslümanların ve özelde de İslami hareketlerin, kendi aralarında var olan mezhep farklılıklarını, fer’i ve içtihadi görüş ayrılıklarını, kültürel veya coğrafik farlılıklardan kaynaklanan farklı algılama, yaşama, uygulama ve cemaatleşme yöntemlerini ihtilafa, düşmanlığa ve çatışmaya dönüştürmeleri İslami değildir. Müslümanların güç ve enerjilerini birbirleriyle mücadele ederek tüketmeleri, kendi zararlarına, İslam düşmanlarının ise faydasınadır. Bu farklılık ve ayrılıkları İslam düşmanlarının istifade edeceği şekilde tırmandırıp düşmanlığa ve çatışmaya dönüştürmek, hiçbir şekilde hiçbir İslami nass ve yoruma uygun düşmemektedir. Maalesef, Müslümanlar için bir rahmet ve zenginlik olması gereken kendi aralarındaki bu farklılıklar, bugün Müslümanların vahdetine engel olan önemli bir soruna dönüşmüştür. Ortaya çıkan bu durumdan da en iyi şekilde İslam düşmanları istifade etmektedir.

Nasıl ki ümmet düzeyinde İslami vahdetin ve tek bir siyasi otoritenin olmaması sonucu Müslümanların içine düştüğü parçalanmışlık, dağılmışlık ve yaşadıkları içler acısı olumsuz durum Müslümanların istemediği ve arzulamadığı bir durum ise, günümüzde İslam ümmetinin bağımsızlığı ve vahdeti için mücadele vermek amacıyla varlık gösteren İslami cemaatlerin, hem ümmet bağlamında ve hem de yerel ve bölgesel bağlamda birlik olmayışları, çok başlı, dağınık, ihtilaflı ve sürtüşme içinde olmaları da aynı şekilde içler acısı olup, Müslümanların istemediği ve arzulamadığı bir durumdur. Bu, aynı zamanda İslam’ın vahdet anlayışına ve İslami yükümlülüklere uygun düşmeyen bir durumdur. Müslümanlar, bu kötü durumdan kurtulmak için içinde bulundukları bu olumsuz duruma yol açan etkenleri çok iyi teşhis ve tespit etmelidirler. Bu teşhis ve tespiti yapmadan ve içine düştükleri bu kötü duruma neden olan yanlışlıklarını terk etmeden, bugün yüz yüze bulundukları sorunlarını halledemez ve bu olumsuz durumdan kurtulamazlar.


[ Geri Dön ]


Paylaş

 Yukarı git 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol